Dil ve Çocuk


Bugünlerde dilde baskıcı unsurlar gözümün içine içine giriyor. Şu kuralları, yasakçı olmadan yaratıcı biçimde ifade etmenin bir yolu olmalı. Kurallar, çocuklarımızı disipline eder, fakat eğer uygun bir dilde yazılmazlarsa onların yaratıcılıklarını köreltir. Sınıf içi kuralları düşünelim.

– Derste parmak kaldırmadan konuşmayacağım.

Bu, konuşmayı sanki parmak kaldırma edebine bağlıyor gibi fakat bıraktığı ilk etki, konuşmamaktır. Çocukları PASİFLEŞTİREN bu kural cümlesi, 90’lı yıllardan kalmış yasakçı ve BASKICI DİLİ sürdürüyor: Yüklemde vurgulanan şey KONUŞMAMAK. Bırakın çocuklar konuşsun, hem de her konuda! Ne düşünüyorlarsa söylesinler. Onları susmaya değil, kendilerini ifade etmeye cesaretlendirmemiz gerekmez mi! Burada önemli olan tutum CESARETLENDİRMEK. Şimdi aynı kuralın YARATICI DİLDEKİ ifadesine bakalım.

> Söz hakkı isteyerek konuşacağım.

Aradaki farkı görüyor musunuz? Çocuk hem söz hakkı istemeye hem de konuşmaya cesaretlendiriliyor: Söz hak isteyebilirim ve konuşabilirim hatta konuşmaya dair çok zayıf bir söz de verilmiş: Konuşacağım. Şimdi çocukları pasifleştiren baskıcı dilden başka bir örnek verelim.

– Yerlere çöp atmayacağım.

Olumsuz yargıları zihin, bilinç altına atma eğiliminde çünkü benlik üzerinde olumsuz sonuçlara yol açtığını biliyor. Bu yüzden “yapmayacağım” şeklindeki sözler, bilimsel araştırmalara göre iyi değil. Çocuk burada yerlere çöp atmayacak ama başka şeyler atabilir. Çocuk çöpü yere atmaz ama pencere kenarına, sıranın gözüne, çantasına atabilir. “Yere atmama” yasağı, çocuğu sürekli bir gözetim ve baskı altında tutuyor. Peki, yaratıcı dildeki cesaretlendirici ifadesi nasıl olabilir, bakalım.

> Çöpleri çöp kutusuna atacağım.

Farkındaysanız sınıftaki çöp kutusunun varlığı anlam kazanıyor. Çöpler için oraya konulmuş. Çöpleri yere atması yasaklanan öğrenci, “Çöpleri nereye atacağım?” diye soracak bilinç altında. Bu cümlede ise çöplerin nereye atılacağı açıkça belirtiliyor. Üstelik çöpe atma konusunda yol gösterici ve cesaretlendirici. Çocukların benliklerini ezerek ve sınırlandıracak yetiştirdiğimizde neler olduğunu hepimiz biliyoruz. Ezik çocuklar, yaratıcılıkları sınırlandırılmış yetişkinlere dönüşüyor. Ama istediğimiz bu değil: Özgür, güçlü, öz denetimi yüksek ve kendinden emin çocuklar istiyoruz. Sınıf içi kuralları, aile kurallarını, iş yeri kurallarını şimdi yeniden gözden geçirebiliriz. Can sıkıcı, kısıtlayıcı ve emredici baskıcı dil yerine, cesaretlendirici ve yol gösterici yaratıcı dil kullanabiliriz. Yapabileceğimiz basit bir şeyler var: Yaratıcı dil biçimleri ini kullanmak aslında çok kolaydır. – Kısa cümlelerle konuşma!  > Uzun cümlelerle konuş! – Tuvaleti kirli bırakmayın!   > Tuvaleti temiz tutun! – Arkadaşlarının sözünü kesme!  > Arkadaşların konuşurken dinle! Ev içinde, okulda ya da AVM’de kullandığımız dil yapısı, çocuklarımızın kişiliklerini etkiler. Cesaretlendirici dil çok sevimlidir. Şunlara bakın: > Devam et, yapabilirsin! > Hayal gücünü sevdim! > Bu çok iyiydi! > Argo kelimeleri sevmedim. Daha güzel bir kelime seçebilirsin! > Tekrar deneyebilirsin! Yaratıcı dil, zihnimizi biraz harekete geçirir. Böylece hem yaşlılık döneminde Alzheimer hastalığına yakalanmayı engeller da yaşam kalitemize de iyi gelir. Şevki Işıklı

Related Posts

Sevilla, Fenerbahçe maçına hazır

UEFA Avrupa Ligi Son 16 Turu ilk maçında Fenerbahçe’yi konuk edecek Sevilla, hazırlıklarını tamamladı. Teknik direktör Jorge Sampaoli yönetiminde tesislerdeki idmanın ilk 15 dakikası basın mensuplarına açık…

Akşener’in masayı dağıtmasının ardından Kaftancıoğlu’ndan, “Umutsuz olmayın” paylaşımı: Gidecekler

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, 6’lı Masa’da 5 liderin Kılıçdaroğlu’nun adaylığını desteklediğini, buna karşı çıktıklarını söylemesinin ardından CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’ndan dikkat çeken bir…

Halkla İlişkilerde Hangi Etik Teori Geçerlidir?

Halkla ilişkiler çalışanları arasında etik karar verme konusunda bariz bir boşluk göze çarpmaktadır. Peki, bu alandaki profesyoneller neden etik kararlar alamıyorlar veya etik bir ses oluşturamıyorlar? Profesyoneller…

Veri Simsarları Gizliliğinizi Nasıl Tehdit Ediyor?

Veri simsarları ve kişisel bilgilerle ilgili sorularınız yanıtlandı. Eğer son birkaç ayda “veri komisyoncusu” terimini fark etmeye başladıysanız, yalnız değilsiniz. Ayrıntıları merak ediyorsanız, işte bilmeniz gerekenler. Bilgi…

İşkolikler, Alışverişkolikler, Dijital Takıntılılar: Bağımlılıkta Sınırı Nereye Çekeceğiz?

Beyin Taramalarının Görüntüleri Saat yönünde, sol üstten sırasıyla: Normal bir beyin, obez bir kişinin beyni, bir alkoliğin beyni, bir kokain kullanıcısının beyni… Bu görüntülerdeki parlak renkli alanlar,…

Proje Yönetiminde Suskunluk Sarmalı

Suskunluk Sarmalı kuramı, 1964 yılında bilim insanı Elisabeth Noelle Neumann tarafından ortaya konmuş bir kitle iletişim modelidir. Neumann’ın yaptığı deneylerle oluşturduğu bu kuram “Eğer bir ortamda bir grup…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir